Bir lokma bir hırka yaşayamayan, maximilist bir ailenin taşınma imtihanını anlatıp içimin şişkinliğini buraya dökmek istedim sevgili arkadaşlar. Bundan tam bir yıl önce biricik kedimiz Mırra'nın vefatının akabinde dış dünyayla hatta yaşadığım evle bağlarımın seyreldiği o anlarda; benim dört yıldır, eşiminse on yıldır yaşadığı Kurtuluş'taki evimizden taşınma kararı aldık. Biz ve o zaman yaklaşık dört bin civarında olan kitabımızı sığdıracak bir yuva arayışımız çabucak sonuçlandı. Şimdi çabucak gelen şeyler o zaman pek de çabuk olmamış olabilir. Ama gene de hatırladığım tek şey bi gece evi bulup ertesi gün tuttuğumuzdu. Asıl her şeyin zorlaştığı kısım bizim gibiler için evi tuttuktan sonra başlıyormuş, deneyimledik. İlk kira+iki kira depozito+ bir emlakçı bedelini ödeyip Kurtuluşta’ki evimize geldiğimizde her şey gözümüzde büyüyüverdi. Senelerce durduğu yerden bir milim kıpırdamadığı için zeminle artık bütünleşmiş, özdeşleşmiş mobilyalarla bir süre bakıştık ve hemen google’...