Şimdi ne yapacağını düşünürken kıvrandığı, kıvrana kıvrana uyuduğu bir gecenin ağrılı sabahına, sabaha haksızlık olmasın öğlenine, yine isteksiz uyanmıştı. On iki yıl diye geçirdi aklından, tam on iki yıldır isteksizlik varlığını içine yuttuğundan beri iştahla yaptığı pek bir şey kalmamıştı. Düşündü, sabahı böyle derin bir sızıyla başlayan günden artık ne bekleyebilirdi bilmiyordu. Yine de son bir gayretle önce uyuşan başını doğrulttu. Ardından ağırlaşan omuzlarını yataktan yavaşça ayırdı. Yatak bedenini yeniden kendisine çekmek isteyen koca bir mıknatıs gibiydi. Oturdu bir süre, dik durmakta zorlanıyordu. Nihayet bacaklarını da yataktan indirdi. Terliğini yere bakmadan ayak yordamıyla bulmaya çalıştı. Kendini zemini kaymış, havada asılı duran bir toz zerreciği, içi bomboş bir balon gibi hissetti. Yatağın köşesine gözü takıldı. O telefon geldiğinde yatağın ucuna çökmüş, büzüşmüş, küçücük kalmış halini gördü. Yıllardır o bedene hapsolmuştu. Bunca yıldır tek başına yüklendiği tüm so...